Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Resim
                             TTB’nin “tam zamanlı, yüz yüze, kesintisiz eğitim çağrısı”ndaki                                                                                             tutarsızlık ve hatalar TTB önce, 7 Mayıs 2021’de “Covid 19 ve Okullar Hakkında Değerlendirme ve Öneriler” başlıklı bir rapor yayımladı.(1) Daha sonra, 12 Ağustos 2021 tarihinde “Eylül 2021 İçin Tam Zamanlı Yüz Yüze ve Kesintisiz Eğitim Çağrısı” başlıklı bir raporla görüşlerini yeniden, çok küçük değişikliklerle, kamuoyuyla paylaştı.(2) Bu çağrılarda TTB’nin yanında Eğitim Sen, Türk Eğitim Sen, Veli-Der gibi örgütler de yer aldı. Ne talep edildiği raporların başlıklarından anlaşılıyor. Konu önemli olduğu ve raporlar sağlıkçılardan, eğitimcilere, velilere kadar değişik kesimleri temsil eden örgütlerin imzalarını taşıdığı için değerlendirilmeyi hak ediyorlar. 1-TTB kendisiyle tutarsız şekilde “okullar amasız, fakatsız açılmalı” diyor TTB 12 Ağustos’ta paylaştığı raporda “okullar amasız, fakats
Resim
                                                            Mevcut durumda okullarımız açılabilir mi? Her düzeydeki okulumuz 1,5 yıldır neredeyse kesintisiz kapalı. Öğrenci ve velilerin mağduriyeti tarif edilebilir gibi değil. Peki, çocuklarımızın eğitimi ve gelişimiyle ilgili büyük sorunlar, okullarımızın koşulsuz açılabileceği anlamına mı geliyor? Bu yazıda bu konuyu tartışacağız. Bunun için Amerika Hastalık Kontrol Merkezi (CDC) ile Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) belirlediği kriterleri referans olarak kullanacağız. CDC’nin okullar için tanımladığı kriterler CDC ilk öğretim ve lise düzeyindeki okulların (K12 okulları) açılması için iki önemli kriter tanımlıyor: 1- Salgının toplumdaki durumu. CDC bu konudaki dokümanını en son 5 Mayıs 2021’de güncelledi. (1) Bu başlık altında iki kritere yer verdi: a) Son 7 gün içinde 100.000 kişide görülen toplam vaka sayısı. b) Son 7 gün içindeki test pozitiflik oranı. 2- Okul içinde, okullar açılmadan önce ve eğitim sürecinde alınması ge
Resim
  Küba’daki diktatörlük   Küba'da seçim sandıkları çocuklara emanet edilir Küba'da geçtiğimiz hafta sonu gelişen olaylar tüm dünyada büyük yankı yarattı. ABD’deki Cumhuriyetçi Parti’nin kimi senatörleri dünyanın zaman kaybetmeden ABD öncülüğünde Küba’ya müdahale etmesi gerektiğini dile getirdiler. Miami’deki Küba kökenli bir grup (ABD ajanı demeli), Küba’ya acil askeri müdahale çağrısında bulundu. “Diktatörlük” derken neyi kast ettiniz? Küba’da devlet yöneticilerinin yaşam tarzı halkınkinden kesinlikle farklı değildir. Küba’da devlet yöneticilerinin limuzinleri, Mercedesleri, özel ikametgahları, sarayları, koruma orduları yoktur. Aksini iddia edenler düşüncelerini kanıtlayacak en küçük bir fotoğraf karesi bile sunamazlar. Diktatörlük, küçük bir azınlığın kendi ayrıcalıklı konumunu sürdürmek, pekiştirmek için büyük yoksul çoğunluk üzerinde uyguladığı baskı rejimiyse eğer, Küba’da diktatörlük yoktur. Daha önemlisi Küba’da diktatörlüğe gerek olmamasıdır. Zira
Resim
  Mevcut aşılarla Hindistan-Delta varyantına karşı toplumsal bağışıklık sağlanamıyor   Delta varyantı şu ana kadar yaklaşık 100 ülkede saptandı. Artık İngiltere, Rusya, İsrail ve Hindistan’da %90’ın üzerinde hakim suş durumunda. Benzer tablonun yakın gelecekte diğer ülkelerde de ortaya çıkması beklenir. Delta’nın hem bulaşıcılığı hem hastaneye yatırıcılığı yüksek hem de aşılara karşı daha güçlü. Bir salgını sona erdirebilmek için salgına neden olan etkene karşı toplumsal bağışıklık oluşması gerekir. Gereken toplumsal bağışıklık düzeyi ise salgına neden olan etkenin bulaşıcılık katsayısıyla (R değeri) ilgilidir. SARS-COV-2’nin ilk varyantları için bulaşıcılık katsayısı 2-4 arasında iken, Delta için 6-8 olarak bildirilmektedir. Salgını sona erdirmek için gereken toplumsal bağışıklık düzeyi: 1-1/R’dir. Buradan hesaplanan gerekli toplumsal bağışıklık daha önce (1-1/3) %70 kadarken, Delta için en iyi ihtimalle (1-1/6) %83’dür. Gerekli toplumsal bağışıklık düzeyi ise aşının kor
Resim
Hindistan-Delta varyantı ne kadar önemli? İngiltere üzerinden bir değerlendirme İngiltere'de 20 Mayıs'ta başlayan günlük vaka sayısındaki artış sürüyor. Son 7 gün ortalaması olarak 22.249'a ulaştı. 20 Mayıs'ta %0,2 olan test pozitiflik oranı, 1 Temmuz'da %1,8 oldu. Önceki pik seviyeleri olarak gördüğümüz 16 Kasım 2020'de %7,6, 11 Ocak 2021'de ise %10,2 idi. Oran henüz bu düzeylerden epey uzaksa da artış eğilimi tedirginlik yaratıyor. Hakim suş %98 oranıyla Hint-Delta varyantı. Ancak Delta varyantının İngiltere'de Nisan ayı ortasında saptandığını ve Mayıs ayı ortasında tüm suşlar içinde %50 oranına ulaştığını not edelim. Dolayısıyla Delta hikayesi yeni başlıyor gibi görünüyor. Hem günlük vaka sayısındaki hem de test pozitiflik oranındaki artışlar tam aşılı oranının %50'ye ulaştığı bir ortamda gerçekleşiyor. İngiltere'de 25 Haziran'da yayımlanan bir rapor 2 doz BioNTech aşısının Delta varyantı için enfeksiyona karşı koruyuculuğunun %79, hastan
Resim
Dünya Sağlık Örgütü Sinovac’a nasıl acil kullanım izni verdi? DSÖ birkaç gün önce Sinovac aşısına acil kullanım izni verdi. Aşının uluslararası güvenlik, koruyuculuk ve imalat standartlarını karşıladığını belirtti. DSÖ’nün Sinovac’la ilgili değerlendirmesi DSÖ Sinovac’ın 18 yaş ve üzerindeki bireylere, 2 ya da 4 hafta arayla 2 doz olarak uygulanmasını önerdi. Aşının koruyuculuğunu %51 ve hastane yatışlarını önleme oranını da %100 olarak bildirdi. 60 yaş üzerindeki yaşlılarda yapılmış bilimsel çalışmaların yetersizliği nedeniyle bu yaş grubundaki koruyuculuğunun tahmin edilemeyeceğini açıkladı. Buna rağmen, bir tutarsızlık sergileyerek aşının uygulanmasında bir üst yaş sınırlaması yapmadı. (1) DSÖ’nün Sinovac’la ilgili araştırmalar konusundaki değerlendirmesi DSÖ’nün ilgili teknik komisyonu acil kullanım iznine zemin oluşturmak üzere 1 ay önce bir rapor yayımlamış ve bu raporda Sinovac ile ilgili araştırma verilerinin yan etkiler konusundaki güvenilirliğini düşük, 60 yaş ve
Resim
  Hindistan mutantıyla ilgili durum Bu mutant Hindistan’ı kırdı geçirdi. Dünyada salgının bitirilememesi yeni mutantların ortaya çıkmasına neden olurken, yeni mutantlar salgını şiddetlendirme potansiyeli taşıyabiliyor ve Hindistan gibi sağlık sistemi yetersiz, kalabalık, yoksul ülkelerde trajik sonuçlara yol açabiliyor. Tam bir kısır döngü. O nedenle bilimsel salgın yönetimi ve etkili bir aşıyla yaygın aşılama yaşamsal. Bizim için neden önemli? Hatırlanacağı gibi, 3 haftalık “tam kapanma” başlarken Sağlık Bakanı İstanbul’da Hindistan mutantına bağlı 5 vaka saptandığını açıklamıştı. Sonrasında ise ortama tam bir sessizlik hakim oldu. Normaldir, turizm mevsimi yaklaşırken ek riskleri gündemde tutmanın manası olmaz. Ancak “kapanma”nın başlamasıyla birlikte İstanbul’un Anadolu’ya ve sahil kenarlarına göç etmesi, mutantın yayılmasıyla ilgili önemli bir risk durumu ortaya çıkarmış oldu. Tam açılmaya gittiğimiz şu günlerde ise risk durumunun arttığı çok açık. Bizde mutantlar
Resim
Patent tartışmalarında kimin yanındayız: Tekellerin mi, halkın mı? Salgının şiddeti, yaşanan aşı sıkıntısı patentle ilgili tartışmayı tetikledi. Patente önce halk sağlığından yana tavır alanlar karşı çıktı, patentin adaletsiz ve ahlaksız karakterini dünya kamuoyunun gündemine sokmayı başardı. Değişik ülke komünist partilerinin bu konudaki ortak tutumu da olumlu bir gelişme oldu. Bilim aşıyı bulmuştu, ancak bu buluşu aşı tekellerinin mülkiyetine veren patent hakkı salgının bitirilmesini, bilimin halkla buluşmasını engelliyor ve aşı halkın sağlığı için kullanıma giremiyordu. Patent Patent; buluşu yapana, yani bilimi üretene kimi ayrıcalıklar tanınması olarak tanımlanabilir. Bir başka ifadeyle patent; bilimsel buluş, yani bilim üzerindeki mülkiyet hakkıdır. Bu hak belirli bir süre için (20 yıl) devletler tarafından garanti edilir. Daha 330’lu yıllarda Roma imparatoru Konstantin’in araba imalatçılarına, çilingirlere bu türden ayrıcalıklar tanıdığı bildirilmektedir. Patentle i