Kayıtlar

Kasım, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Resim
  Günlük vaka sayısı 40.000 olarak düşünülmeli Sağlık Bakanlığı en nihayetinde günlük vaka sayısını açıklamaya başladı. Böylece hasta/vaka şeklinde belirlediği saçma ayrımı da fiilen bir kenara bıraktı. Bu tutum değişikliğinde bir yandan kamuoyu baskısının, bir yandan da salgının tırmanışının, yani mızrağın çuvala sığmaz hale gelmiş olmasının etkisi oldu. Ama sorun, boyutu azalmış olsa bile, hala devam ediyor. Bakanlık toplam vaka sayısını 30.000 civarında açıklasa da gerçek sayı bundan en az %35 daha fazla. Şöyle: PCR testinin %35-40 kadar yanılma payı var. Yani PCR testi vakaların ancak %60-65’ini vaka olarak tanımlayabiliyor. Kalan %30-35'lik gruba ise yanlış şekilde sağlam diye sonuç veriyor. Buradan hareketle Türkiye’de günlük vaka sayısı, şu an için, en az 40.000'dir diyorum. Tabi yapılan mevcut günlük test sayısıyla. Zira test sayısı arttıkça vaka sayısı da artar. Sağlık Bakanlığı DSÖ’nün önerdiği şekilde tanı koymuyor Sağlık Bakanlığı en başından beri vaka
Resim
  Aşı karşıtlarının Covid aşısıyla ilgili söylediklerine yanıtlar Fotoğraf Küba'nın BioCubaPharma merkezindeki bir laboratuvardan Huylu huyundan vazgeçmiyor. Bir süre sesi kesilen aşı karşıtları ağızlarını yeniden açtı. En tanınanlarından Soner Yalçın 26 Kasım’da bilindik argümanlarını bu kez covid aşısı için yineledi: Emperyalist tekellerin oyunuydu, para kazanmak için dünyayı maniple ediyorlardı, algı diktatörlüğü yürütülüyordu. Bunlara bir de covide özel bir şeyler de ekledi: Virüs mutasyona uğruyordu, hastalık  kısa süre içinde grip türünden sıradan bir hal alacaktı, paniğe gerek yoktu. Hemen belirtelim, bunların tamamı yanlış. SARS-COV-2 şu ana kadar, bulaşıcılığında, hastalandırıcılığında, öldürücülüğünde azalma olduğuna işaret eden hiçbir mutasyon geçirmedi. Aksine, bildirilen mutasyon bulaşıcılığındaki artış yönünde. 15 Aralık'ta İngiltere'nin güneydoğusunda saptanan ve hastalık sayısında sıçrayıcı artışa yol açtığı belirtilen virüs varyantı da buna dahil. A
Resim
  Bizim Fidel* Hiç şüphesiz insanlığın en önemli siyasi liderlerinden birisiydi. Devrimci, komünist ve Marksist Leninist’ti. Çok güzel yaşadı ve çok büyük bir iş yaptı. Hayatta her şey var, her şey olur, ancak O’nun ve Küba’nın büyüklüğünü hiç kimse yok edemez. Herkes kendi toplumsal-tarihsel koşullarına doğar, fakat ancak liderler o koşulları değiştirme iradesini sergiler. Fidel, nesnellik-öznellik diyalektiğini en fazla derecede öznel tarafa doğru bükmüş liderlerden birisidir. Bu nedenle “Fidel olmasaydı, Küba devrimi olur muydu ?” sorusu tamamen haklıdır. Kesin olan şey şudur: Sosyalist sistem yıkıldıktan sonra Küba’nın Amerikan emperyalizmine direnmesini sağlayan şey Fidel faktörüdür. Bundan sonra da Küba’nın direncinde Fidel’in belirleyici etkisi olacaktır. Bu öyle bir karizmadır ki, öncülük ettikçe, halkta erimiş, Fidel halk, halk Fidel olmuştur. Kübalılar için Fidel “bizden”dir. Kübalılardan hiç farklı olmayan yaşam tarzıyla O tam bir halk insanıdır. Kübalıların O’na “bizim Fide
Resim
  AKP burjuvazinin çıkarları için halkın sağlığını feda ediyor Salgın zaten kontrol altında değildi. Kasım ayı başıyla birlikte (yaygın aşı uygulamasına kadar) kontrol altına alınamayacağı kesinleşmiş oldu. Bunun nedeni gerekenlerin yapılmamış olmasıdır. Salgını kontrol altına almak basit Salgın insanlığın çok aşina olduğu bir halk sağlığı sorunudur. Halk sağlığı biliminin gelişmediği dönemlerde bile salgın durumunda ne yapılacağı biliniyordu. Örneğin Ortaçağ’da bulaşıcı hastalığa yakalandığı anlaşılanlar izole edilirdi. Salgında yapılması gerekenler basittir: 1-Belirti versin ya da vermesin hastaları bulun, bunun için yaygın test yapın. 2-Hastalıklarını bulaştırmasınlar diye hastaları izole edin. 3-Hastalarla temas etmiş, yani hasta olma ihtimali olanları karantinaya alın. 4-Eğer hastalık çok yaygınsa, yani herkesin temaslı olarak kabul edilmesi gereken bir durum söz konusuysa, karantinayı ülke ölçeğinde uygulayın. AKP salgınla mücadele etmedi AKP gerekenleri
Resim
  Emekçi insanın karakteri sosyalisttir* *16.11.2017'de sol haber'de yayımlanmıştı. “Nereden çıktı şimdi?” denilebilir. “İşçiler, emekçiler AKP’nin oy tabanı” diye itiraz edilebilir. Dinin, milliyetçiliğin işçi sınıfını avucuna aldığına dair somut veriler sunulabilir. Hepsine tamam. Peki siz hiç “iş güvencem olmasın, patronumdur istediğini yapabilir, ülkemizin büyük sorunları var ücretimi düşürebilirler, vergileri artırabilirler, eşitsizlik ve adaletsizlik normaldir” diyen işçi gördünüz mü? AKP’nin teslim aldığı, biat etmeyi değer haline getirmiş, “bir elin parmakları bile birbirinden farklı” bakışıyla yaşayan bir işçi tipolojisinin olduğu kesin. Ancak o işçi bile, patronuyla ilişkisinin kendisine neye mal olduğunu anlatacak ve sömürü gerçekliğini hayatının içinden çıkardığı birkaç cümleyle tanımlayacak derecede vicdana da, kafa açıklığına da sahiptir. Her işçi emeğinin karşılığını ve çalışma koşullarının insani biçimde düzenlenmesini ister. Hastalandığında gereken hizmeti alab
Resim
  Aşı mucidi Pfizer’ın suçları Anas Mustafa, Pfizer'ın deneysel ilacı Trovan'ın verildiği Nijeryalı çocuklardan birisi, fotoğraf 2007'de George Osodi (AP) tarafından çekilmiş Kapitalist düzende aşı ve ilacın araştırma-geliştirme ve üretim faaliyetleri tekellerin elindedir. İlaç üreticileri dünyada en çok kazanan şirketler arasındadır. Üstelik ilaç fiyatlarının maliyetle ne kadar korelasyon gösterdiği, dolayısıyla şirketlerin kazancı tam bir sır durumundadır. Bunun nedeni ilaç şirketlerinin araştırma-geliştirme ve üretim için harcadıkları parayı, yani ilacın maliyetini, kendilerinden başkasının bilme olanağının olmamasıdır. İlaç şirketleri kendi beyan ettikleri araştırma-geliştirme ve üretim maliyetlerinin üzerine ortalama %20’lik bir kar payı ekleyerek ilacı piyasaya sürerler. Pfizer’ın suçlarından birisi: Ürettiği ilaçlara yüksek zam İlaç tekellerinin bir “haksız” kazanç yolu da ürünlerine yüksek oranlarda zam yapmalarıdır. İlaç fiyatları, hastaların alım güc
Resim
  65 yaş üstünü eve kapatmak işe yaramaz AKP 21 Mart tarihinde 65 yaş ve üzeri vatandaşlara tam bir sokağa çıkma yasağı getirdi. Gerekçesi yaşlıları korumak ve hastanelerin yoğun bakım servislerinin kilitlenmesini önlemekti. Yasak 10 Haziran’da önemli derecede gevşetilerek, 10.00-20.00 aralığı dışında kalan zaman dilimiyle sınırlandı. Temmuz ayında da tamamen kaldırıldı. Ekim ayı sonundan itibaren ise, değişik illerde 10.00-16.00 saatleri dışında yeniden uygulamaya konulmaya başlandı. Yaşlılara sokağa çıkma yasağı? Yaşlılara sokağa çıkma yasağı stratejisinin salgını kontrol altına almadaki etkinliği hep sorgulandı. Bunun nedeni Türkiye’de yaşlıların yaklaşık %40’ının çocuk ve/veya torunlarıyla birlikte yaşıyor olmalarıydı. Ayrıca yaşlılar ihtiyaçlarını karşılayabilmek için kalabalık ortamlara girmek zorunda da kalmaktaydı.  Yani, yasak yaşlıların dış ortamla temasını engelleyememekteydi. Ayrıca Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 5 Haziran tarihinde ölümlerin %93’ünün 65 yaş v
Resim
  Sovyet devrimi ve sağlık Sovyet devrimi 7 Kasım (eski takvimle 25 Ekim)  günü harekete geçen Kızıl Muhafızların 8 Kasım’ın ilk saatlerinde Kışlık Saray’ı ele geçirmesiyle gerçekleşti. 7 (1917) Kasım sosyalist devrimin günüdür. 8 Kasım’da ilan edilen Sovyet hükümetinin başkanı Lenin, sağlık bakanı da Dr Semashko oldu. Sovyet devrimi; ·         5.000 yıldır devam etmekte olan sömürüye dayalı toplumsal yapıya ve onun özel bir biçimi olan 300 yaşındaki kapitalist üretim tarzına son verdiği;   ·         kendisinden sonraki sosyalizm mücadelelerine somut rehberlik sunduğu;   ·         çok geri bir sosyoekonomik zemini devralmış olmasına rağmen eşit, adil ve özgür bir toplumsal yapının ne anlam ifade ettiğini gösterdiği, ·         insanlığın hayal bile edemeyeceği devasa bir toplumsal ilerlemeyi çok kısa bir süre içinde hayata geçirdiği, ·         her tür başarının aktörü durumundaki yeni insanı yaratma yolunda büyük bir başarıya imza attığı için, insanlık tarihinin şüphesiz
Resim
  Küba’da afetlerle mücadele: Öncü güç Devrimi Savunma Komiteleri Küba örgütlü bir toplum. Küba’nın en büyük avantajlarından birisi halkının örgütlülüğü. Örgütlülük afetlerle (deprem, sel, toprak kayması, kasırga, vb) mücadelede Küba’ya büyük avantaj sağlar. Çünkü afet gibi çok kısa süre içinde büyük zararlar veren durumlarda hızla ve planlı şekilde hareket etmek, bunun için de bu durumlara önceden hazırlık yapmış olmak gerekir. Bütün bunlar halkın sürece katılımı sağlanmadan, halk bu amaç için örgütlenmeden yerine getirilemez. Ulusal sivil savunma sistemi Küba Ulusal Savunma Yasası, halkın mobilizasyonu yoluyla Ulusal Savunma Konseyi’nin organize edileceğini duyurur. Konsey’in il, belediye ve yerel düzeydeki kurumları afetlere karşı halk mobilizasyonunu sağlayacak birimlerdir. Afetlere yönelik bütün risk analizi ve yönetimi süreçlerinin resmi sorumluluğu bu Konsey’dedir. Küba eğitim sistemi daha ilkokuldan itibaren afetlere hazırlık ve yanıt bakımından çok önemli bir r