Kayıtlar

2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Resim
   Ben her yıl başın da kadehimi Küba için kaldırırım 1 Ocak 1959, Küba devrimi. 26 Temmuz 1953’de Moncado kışlası baskınıyla başlayan devrimci süreç, 1954’te Fidel’in Beni Tarih Aklayacaktır savunmasıyla sesini dünyaya duyurdu, 1955’te Meksika’dan Che’yi yanına alarak güçlendi, 1956’da Granma ile Sierra Maestra dağlarına yerleşti, 1958 yılının yaz döneminde diktatörlüğe karşı son taarruzunu başlatarak 2 Ocak 1959’da Havana’yla buluştu. 1 Ocak 1959’da Batista kaçmıştı. Küba devrimi bir iddiadır, onurdur, halktır. Fidel’in Moncado davası savunmasındaki “beni mahkum edin, önemli değil” haykırışında ya da Che’nin Fidel’in Türküsü şiirindeki “Ve eğer vurulursak yürüdüğümüz yolda, biz gerillaların kemikleri üstüne Küba’lıların gözyaşından örtü istiyoruz Amerika tarihine geçerken, işte o kadar” dizelerindeki adanmışlıktır. Küba için devrim Fidel’dir, Che’dir, Raul’dur, Almeida’dır, Camillo’dur ve Küba devriminin bu isyancı, muzip,   kitap ve satranç tutkunu çocukları Küba halkının ta
Resim
  Sokağa çıkma yasakları işe yaradı mı? Eylül ayının ortasından itibaren hasta ve ölüm sayılarında gözlenen hızlı artış, hükümeti sokağa çıkmayı kısıtlayan önlemler almaya mecbur bıraktı. Hatırlanacağı gibi 23 Kasım’da gece sokağa çıkma yasağı, 4 Aralık’ta da hafta sonları sokağa çıkma yasağı getirildi. Eş zamanlı olarak da yeme içme yerlerinde paket servis uygulamasına geçildi. Hükümetin bu sınırlı kısıtlayıcı önlemlerine karşılık, ilgili meslek örgütleri ve pek çok bilim insanı o dönemde 2-4 haftalık tam kapanma öneriyor, salgının başka türlü kontrol altına alınmasının mümkün olamayacağını savunuyordu. Şimdi gece yasaklarının üzerinden bir ay, hafta sonu yasaklarının üzerinden de 3 hafta sonu geçti. Bu zaman, alınan önlemlerin etkisini değerlendirmek bakımından yeterlidir. Zira hastalığın kuluçka süresi yaklaşık iki haftadır. Salgının şiddetini nasıl değerlendirelim? Alınan önlemlerin etkisini ölçebilmek için önce kullanacağımız ölçüte karar vermeliyiz. Günlük vaka sa
Resim
  Çin-Sinovac aşısını yaptıracak mıyız? Sağlık Bakanı 11 Aralık’ta Sinovac aşısının Türkiye’ye geleceğini duyurmuştu. 11 Aralık olmadı ama yine Sağlık Bakanı’nın son açıklamasına göre aşılar 28 Aralık pazartesi sabahı ülkemizde olacak.(1) Öte yandan Sağlık Bakanlığı 18 Aralık tarihinde yayımladığı bir Yönetmelik’te (Resmi Gazete Sayı: 31338) “halk sağlığını tehdit eden istisnai durumlarda etkililik, güvenlilik ve kalite ile ilgili kapsamlı verilerin henüz sağlanamadığı aşılar için bu veriler sağlanıncaya kadar İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun acil kullanım onayı verebileceğini” kararlaştırdı.(2) Bu Yönetmelik açıkça henüz faz-3 sonuçları açıklanmamış, yayımlanmamış olan Sinovac aşısı Coronavac’ın Türkiye’ye gelir gelmez yaygın uygulamaya sokulabileceğini düşündürüyor. Dolayısıyla, bir yandan aşının birkaç gün içinde geleceği haberi, bir yandan ilgili Yönetmelik, bir yandan da Sağlık Bakanı’nın 24 Aralık akşamı açıkladığı faz-3 “ara dönem” sonuçlarıyla ilgili bilgiler “aşıyı yapt
Resim
  Çin 4 ayda salgını nasıl bitirdi?                                           Hatırlanacağı gibi salgın Ocak 2020 başında Çin’de patladı. Araştırmalar kaynağın deniz ürünleri satan bir pazar yeri olduğunu ortaya çıkardı. Batı dünyası, ilk haftalarda küçümseyici bir yaklaşımla, felaketi Çinlilerin beslenme alışkanlıklarına, geri kalmışlıklarına bağladı. Çin hak ediyordu. Böylece o dönemde Batı olaya tam bir vurdumduymazla yaklaşıyor, hastalığın gelişmiş dünyaya yayılmasını neredeyse mümkün görmüyordu. Virüs İtalya’dayken İtalya ve İspanya takımları arasında 10 binlerce taraftarın önünde futbol maçı oynanıyor, Fransa’da bir tarikat yine 10 binlerce kişinin katıldığı bir haftalık ayin düzenliyordu. Avrupa ve ABD’deki hastaneler dolmaya başladığında tutum biraz değişti. Artık virüs bir gerçeklik olarak algılanıyor ve kabulleniliyordu. Ama bu kez suçlayıcı bir yaklaşımla. Trump SARS-COV-2’yi “Çin virüsü” diye niteliyordu. Dediğine göre Çin tarafından sabotaj amacıyla özel olarak ü
Resim
  Aşı maalesef çözüm olmayacak Aşı keşfedildi. Uygulamaya bile girdi. İngiltere, ABD, Kanada Pfizer-BioNTech aşısını yapmaya başladılar. Aralık sonunda bu üçlüye başkaları da katılacak. Moderna ve Sinovac aşıları onay aşamasında. Ancak şimdi esas önemli sorun başlıyor: Aşıya ulaşım. Eğer aşı herkese, gereken miktarda ulaştırılamazsa, hastalığın geçirilmesi yoluyla toplumsal bağışıklık kazanılıncaya kadar bu salgın bitmez, hepimizi diken üstünde tutmaya da devam eder. Emperyalistler dünyanın aşısına el koydu Bloomberg, aşı firmalarıyla değişik ülkeler arasında imzalanan 80 sözleşmeyi inceledi. Buna göre; Kanada, İngiltere ve Avustralya kendi nüfuslarına birkaç kez yetecek kadar aşıyı şimdiden ele geçirmiş durumdalar. AB 450 milyonluk nüfusu için 200 milyon, ABD ise 330 milyonluk nüfusu için 100 milyon doz aşı karşılığında Pfizer-BioNTech ile sözleşme yaptı. ABD’nin sözleşmesinde opsiyonlu olarak 500 milyon doz daha satın alma hakkı bulunuyor. Emperyalist ülkeler kendilerin
Resim
  Pfizer-BioNTech aşısıyla ilgili merak edilenler Sağlık Bakanlığı şimdiye kadar Çin-Sinovac firmasıyla 50 milyon dozluk aşı anlaşması yaptı. Pfizer-BioNTech ile görüşmelerin sürdüğünü belirtiyor. 2021 yılının ilk aylarından itibaren başka firmaların (Johnson&Johnson gibi) aşıları da piyasaya çıkmış olacak. Dolayısıyla bir yandan aşı piyasası çeşitlenecek, bir yandan üretim kapasitesi taleple daha uyumlu hale gelecek, sonuç olarak da muhtemelen aşı fiyatlarında görece düşüş olacak ve böylece aşıya ulaşım da bir ölçüde rahatlayacak. Bütün bunlar Türkiye’nin 2021’in ikinci çeyreğinden itibaren Pfizer-BioNTech aşısına ulaşmasına olanak sağlayabilir. Pfizer-BioNTech aşısı dünyada ilk uygulama onayı alan (İngiltere’den) ve teknolojisi en yeni aşı olduğu için dünya kamuoyunun dikkatlerini üzerine topladı. Üstelik faz-3 araştırmasına Türkiye’nin dahil olduğu iki aşıdan birisi, diğeri Çin-Sinovac. Pfizer firması Pfizer ilaç ve aşı alanında üretim yapan ABD’li bir dünya devi.