Ben her yıl başında kadehimi Küba için kaldırırım
1 Ocak 1959, Küba devrimi.
26 Temmuz
1953’de Moncado kışlası baskınıyla başlayan devrimci süreç, 1954’te Fidel’in
Beni Tarih Aklayacaktır savunmasıyla sesini dünyaya duyurdu, 1955’te
Meksika’dan Che’yi yanına alarak güçlendi, 1956’da Granma ile Sierra Maestra
dağlarına yerleşti, 1958 yılının yaz döneminde diktatörlüğe karşı son
taarruzunu başlatarak 2 Ocak 1959’da Havana’yla buluştu. 1 Ocak 1959’da Batista
kaçmıştı.
Küba devrimi
bir iddiadır, onurdur, halktır. Fidel’in Moncado davası savunmasındaki “beni
mahkum edin, önemli değil” haykırışında ya da Che’nin Fidel’in Türküsü
şiirindeki “Ve eğer vurulursak yürüdüğümüz yolda, biz gerillaların kemikleri
üstüne Küba’lıların gözyaşından örtü istiyoruz Amerika tarihine geçerken, işte
o kadar” dizelerindeki adanmışlıktır.
Küba için
devrim Fidel’dir, Che’dir, Raul’dur, Almeida’dır, Camillo’dur ve Küba
devriminin bu isyancı, muzip, kitap ve
satranç tutkunu çocukları Küba halkının tam kendisidir. Fidel, Küba halkı için
“bizim Fidel’dir.”
Küba devrimi
emperyalizmi daha ilk gününden itibaren çok rahatsız etti. Nasıl etmesin ki?
Küba topraklarının %70’i Amerikan şirketlerinin elindeydi, devrim kamulaştırdı.
Erişkin nüfusun ancak dörtte biri okuma yazma biliyordu, kırsal nüfusun
%70’inin gidebilecek bir okulu ve 10 bin öğretmenin de işi yoktu. Devrim “Evet
Yapabiliriz (Yo Si Puedo)” dedi, bir süre için eğitime ara verdi, öğrenci ve öğretmenlerden
oluşan 100 bin kişilik bir eğitim ordusunu ihtiyacı olan bölgelere gönderdi,
okur yazarlık ve ilk öğretim okullaşma oranını %100’e, zorunlu eğitim süresini
12 yıla çıkardı. Öyle büyük bir başarıydı ki UNESCO da Yo Si Puedo dedi ve programı
başka ülkelere yaygınlaştırdı.
Halkı
aydınlatan böyle bir toplumsal alt üst oluşa emperyalistler, ABD sessiz mi
kalır? Fidel’e sayısız suikast girişiminde bulundular. Şeker kamışı
tarlalarına, fabrikalara sabotajlar düzenlediler. 1961 yılında Domuzlar Körfezi
üzerinden Küba’yı işgal etmeye kalktılar.
Küba’nın
yanıtı ne mi oldu? Devrime sahip çıkmak, kazanımları daha da ileri taşımak, halkı
örgütlemek. Bunu Fidel işgal girişiminin püskürtülmesinden hemen sonra şöyle
açıkladı: “Bu sıradan insanların, sıradan insanlarla birlikte, sıradan insanlar
için yaptığı ve uğruna hayatlarımızı vereceğimiz sosyalist ve demokratik bir
devrimdir. Bu nedenle bizi asla affetmeyecekler, ABD’nin burnunun dibindeyiz ve
sosyalist bir devrim yaptık.” İşgale karşı sosyalizmle gelişmek, bayrağı
yükseltmek.
Fidel
Marksist Leninist’ti. Küba’nın yolu sosyalizmdi. Hiçbir zaman kabullenmek
istemediler. Sosyalist atılıma ABD’nin yanıtı tam bir ablukayı uygulamaya
koymak oldu. Sosyalist sistem ayakta iken bu kuşatmanın etkisi kırılabiliyordu.
Sovyetler Birliği 1990’a kadar Küba’ya her zaman karşılıksız destek sundu. Ama
işler sosyalist sistemin dağılmasından sonra tamamen değişti. Değişti fakat
Küba’nın sosyalist yolu değişmedi. Küba eşitlikçi rejiminden, güler yüzünden,
müzik tutkunsundan hiç ödün vermedi, uluslar arası dayanışmasından, ihtiyacı
olan ülkelere afetlerle, salgınlarla baş etmek için sağlık tugayları
göndermekten hiç vazgeçmedi, sosyalizmi korumak ve geliştirmek için daha çok
çalıştı.
Sosyalist
sistem dağıldıktan sonda ambargonun etkisiyle ulusal gelir birkaç yıl içinde
%60 azaldı, suları klorlamak için gereken kimyasallar, ameliyatlarda
kullanılacak sargı bezleri, fabrikalardaki makinelerin bozulmuş parçaları
bulunamaz oldu, elektrik kesintileri hayatın normali haline geldi, petrol
olmadığı için traktörler ve toplu taşıma araçları depolara çekildi, tarlalara
kara saban sürüldü, Küba’lılar işlerine gitmek için tabana kuvvet yollara
düştüler.
Küba ablukaya
yine neşeyle, yaratıcılıkla yanıt verdi. ABD diğer ülkelerin Küba’ya gübre
satmasını engelliyordu, Küba organik tarıma yöneldi, kentleri, apartmanların
çatılarını, balkonlarını tarım alanı haline getirdi. Abluka Küba’nın tıbbi
malzemelere ulaşmasına izin vermiyordu, sağlık alanında bir büyük bilim devrimi
gerçekleştirildi. Ambargoya inat Küba aşılarının neredeyse tamamını, temel
ilaçlarının %80’ini kendisi üretmeyi başardı. Her kente bir tıp fakültesi açtı.
Dünyanın en gelişkin tıbbi araştırma merkezlerini hizmete soktu. Tıbbi ürünler
giderek Küba’nın ikinci ihracat kalemi haline geldi.
Bugün bütün
dünya sağlık denildiğinde Küba’yı konuşuyor. Diyabetik ayak tedavisi için
Heberprot-B, Akciğer kanseri aşısı olarak CIMAvax-EFG, Alzheimer tedavisi için
NeuroEpo, cilt kanseri tedavisi için Heberferon isimli ilaçların tamamı son
teknolojiyle üretilip, ihraç ediliyor.
Bugün
Küba’da çocuk felci, kızamık, kabakulak, yeni doğan tetanozu, difteri, boğmaca
gibi hastalıklar görülmüyor. Bunları yok eden ilk ülke Küba. Yaygın aşılamayla.
dünya ve Türkiye aşı karşıtı gericiliğin kollarında kıvranırken, Küba akıl ve
insanlık dersi veriyor.
Ama abluka
devam ediyor. Küba’yı çökertmeye, yok etmeye çalışıyorlar. Helms Burton ve
Toricelli yasaları hala gündemde. Trump hala Küba’nın herhangi bir limanına
ticari bir mal indiren gemileri kendi limanlarına en az 6 ay süreyle sokmama
tehditleri savuruyor, içinde ABD’de üretilmiş herhangi bir parça içeren
ürünlerin, Küba’ya satışını, hangi ülke üretmiş olursa olsun yasaklıyor.
Emperyalizm
başaramıyor. Küba devrimi yoluna devam ediyor. Küba sağlık bakanı Ojeda bebek
ölüm hızını binde 4.1’e düşürdüklerini ve kısa süre içinde daha da aşağı
çekeceklerini açıklıyor. Büyük başarıdır. İngiltere’nin, ABD’nin değerinden
daha düşük, Danimarka seviyesinde. Türkiye’yi ise hiç anmayalım zaten.
Küba’nın
başına da bir gün bir şey gelebilir. Emperyalizm çok azgın, ABD savaşsız,
işgalsiz yapamaz. Ülkesine, sosyalizme bağlı Küba halkı bir şekilde mağlup
edilebilir. Böyle olacak diye söylemiyorum, ama hayatta her şey var. Ancak Küba
sosyalizminin insanlığa sunduğu bu armağanları hiçbir kuvvet hafızalardan
silemez, gündemden düşüremez.
Toplumsal başarılar için büyük paralara ihtiyaç yoktur. Kaynaklar eşitsiz dağılıyorsa, yani emek sömürüsü varsa para ne kadar çok olursa olsun toplumsal alanda başarı elde edilemez. Yalnızca sosyalizm toplumsal başarıların önünü açabilir. Küba bunun en güzel kanıtıdır.
4 Aralık 2016’da
Santiago de Cuba’da Fidel’in külleri 100 binlerce Küba’lının “ben Fidel’im”
sloganları eşliğinde toprağa verilmişti. Bizim Küba’ya güvenimizin temeli
yalnızca budur.
Bu
güzelliklere kadeh kaldırılmaz mı?
Yaşasın
Küba, yaşasın sosyalizm, yaşasın Fidel.
*Fotoğraf İngigo Dergisi'nden
**Bu yazı 01.01.2018'de soL Haber'de yayımlanmıştı
Süpersiniz hocam
YanıtlaSilHocam yeni yıldan dilek dileyenler okurlarsa iyi olur, klavye başından olmuyor bu işler. Çabalarsan değişir, yoksa yarın sabah aynı. İllüzyon hepsi. Saygılar. 🙏🙏
YanıtlaSil🙏🙏👏👏👏👏Saygıyla, Küba👌
YanıtlaSil