Sokağa çıkma yasakları
işe yaradı mı?
Hatırlanacağı
gibi 23 Kasım’da gece sokağa çıkma yasağı, 4 Aralık’ta da hafta sonları sokağa
çıkma yasağı getirildi. Eş zamanlı olarak da yeme içme yerlerinde paket servis
uygulamasına geçildi.
Hükümetin bu
sınırlı kısıtlayıcı önlemlerine karşılık, ilgili meslek örgütleri ve pek çok bilim
insanı o dönemde 2-4 haftalık tam kapanma öneriyor, salgının başka türlü
kontrol altına alınmasının mümkün olamayacağını savunuyordu.
Şimdi gece yasaklarının
üzerinden bir ay, hafta sonu yasaklarının üzerinden de 3 hafta sonu geçti.
Bu zaman,
alınan önlemlerin etkisini değerlendirmek bakımından yeterlidir. Zira
hastalığın kuluçka süresi yaklaşık iki haftadır.
Salgının şiddetini nasıl
değerlendirelim?
Alınan
önlemlerin etkisini ölçebilmek için önce kullanacağımız ölçüte karar vermeliyiz.
Günlük vaka
sayıları önemlidir, ama yapılan test sayısıyla doğrusal ilişki içindedir. Yani
vaka sayısı test sayısı artınca artar, azalınca da azalır.
Kısaca, vaka
sayıları salgının seyrini değerlendirmek bakımından işe yaramaz. Aynı sorun
uluslararası karşılaştırmalar yaparken de ortaya çıkar. Çünkü her ülkenin
günlük test sayısı farklıdır.
Öte yandan
ölümle ilgili veriler zaten çok kullanışsızdır. Çünkü bunlar buzdağının ancak
çok çok küçük bir kısmını bize gösterir. Ayrıca ölüm sayılarındaki artış veya
azalışlar, vaka sayılarındaki artış veya azalışları çok geriden takip eder.
Türkiye’de ölümlerin bildirilmesiyle ilgili sorunlar ise salgını ölümler
üzerinden değerlendirmeyi iyice zora sokar.
Kısaca: Test
sayısının her gün değiştiği, hele hele yasaklı hafta sonlarında, insanların
evden çıkışının kısıtlanması nedeniyle azaldığı dönemlerde salgının şiddetini
izlemek açısından en iyi gösterge vaka/test oranı, yani test pozitiflik oranıdır.
Ancak bu
göstergede bile önemli bir sorun vardır. Eğer sağlık otoritesinin hangi
durumlarda test yapılacağını belirleyen bilimsel bir algoritması yoksa, o zaman
test pozitiflik oranı da güvenilirliğini yitirir. Türkiye’de şimdi durum
maalesef böyledir. Sağlık Bakanlığı Covid düşündüren iki şikayeti-belirtisi
olanlara yalnızca test yaparken, Covid’le ilgisiz şikayeti olan vatandaşlar özel
kurumlarda test yaptırabilmekte, böylece günlük test sayısı bireysel talebe
göre dalgalanabilmektedir.
Bu sorunla
birlikte şunu da aklımıza kaydederek devam edelim: Aylar boyunca gerçek vaka
sayılarını açıklamayan Sağlık Bakanlığı’nın bildirimleri acaba şimdi doğru mu?
Test pozitiflik oranı son 1 ayda
nasıl değişti?
Aşağıdaki
tabloda test pozitiflik oranının (vaka/test, %) kısıtlama döneminde nasıl
değiştiğini 26 Kasım’dan itibaren gün aşırı olarak gösteriyorum. Kısıtlamalar
23 Kasım’da başladıysa da Bakanlığın vaka sayılarını yayımlamaya başladığı tarih
26 Kasım’dır.
Tablodan
izlendiği gibi test pozitiflik oranı 8 Aralık’a kadar hemen hemen aynı düzeyde
seyretti. Şaşırtıcı bir şey yok. 8 Aralık, önlemlerin etkisini gözlemeyi
beklediğimiz (23 Kasım’ı izleyen) 15. gün oluyor.
Test
pozitiflik oranı bundan sonra, 16 Aralık tarihine kadar %14.5-15,5 arasındaki
dar bantta dalgalandı ve 16 Aralık’tan sonra hızla düştü. Burada da şaşırtıcı
bir şey yok. 17 Aralık, gece yasaklarının üzerine hafta sonu yasaklarının da eklendiği
4 Aralık tarihini izleyen 13. güne denk geliyor.
Sonuçta, geçen
bir aylık zamanda test pozitiflik oranı %51 oranında düştü.
Buna ilişkin
bir gerçeği daha not düşeyim: Bana kalırsa, Sağlık Bakanlığı’nın, kamuoyunun
büyük baskısı sonucunda, 26 Kasım’dan itibaren vaka sayılarını açıklamaya
başlamasıyla birlikte salgının gerçek boyutunun görünür hale gelmesi,
vatandaşları maske ve mesafe önlemleri konusunda daha ciddi tutum almaya
yönlendirdi. Test pozitiflik oranındaki düşüşte bu faktörün de etkisinin
olduğunu kabul etmemiz gerekir.
26 Kasım |
17.3 |
28 Kasım |
17.3 |
30 Kasım |
17.7 |
2 Aralık |
17.4 |
4 Aralık |
16.8 |
6 Aralık |
17.4 |
8 Aralık |
16.5 |
10 Aralık |
14.8 |
12 Aralık |
15.4 |
14 Aralık |
14.5 |
16 Aralık |
14.5 |
18 Aralık |
12.8 |
20 Aralık |
12.8 |
22 Aralık |
10.0 |
24 Aralık |
9.3 |
26 Aralık |
8,5 |
Önlemlerin sağladığı kazanç
Bu gelişme,
her gün 200.000 test yapıldığı varsayılıp, kısıtlı dönemdeki ortalama test
pozitiflik oran ortalamasının %12,9 olduğu dikkate alındığında, 26 Kasım’dan beri
en az 264.000 kişinin hastalanmasının önlendiğini gösterir. Böylece, Ekim
başından itibaren giderek daha yüksek sesle dillendirilen “bir an önce önlem
alınmalı” çağrısının ne denli haklı olduğu daha iyi anlaşılır.
Önlem alınmadan geçirilen Ekim ve
Kasım aylarının faturası
Bu gelişme aynı
zamanda, bu sınırlı kısıtlayıcı önlemler bile alınmadan geçirilen Ekim ve Kasım
aylarının halk sağlığı açısından faturası hakkında da fikir verir: O dönem için
test pozitiflik ortalamasını %15 kabul eder ve kısıtlamalarla bu oranın ortalama
%12,9’a inebildiği gerçeğini dikkate alırsak; her gün en az 4.200 vatandaşımızın
ve (1 Ekim ile 22 Kasım arasındaki dönem için) toplamda da en az 222.600 vatandaşımızın
boşu boşuna hastalanması ve tabi yüzlerce ölüm.
Kısıtlamaların yarattığı olumlu
etkinin sonuna geliyor olabiliriz
Öte yandan, sınırlı
ölçekli bu önlemlerle elde edilecek kazanımların artık sonuna geliyor da olabiliriz.
Yılbaşında
uygulanacak 4 günlük sokağa çıkma yasağı test pozitiflik oranını bir miktar
daha aşağıya (%5 olabilir mi?) çekebilir. Ancak bu kısıtlamaların etkisi artık başladığı
dönemdeki kadar olmayacağı için, Ocak ortasından itibaren test pozitiflik
oranının daha fazla azalması da pek beklenmez.
İşte tam o
aşamada, AKP’nin, aynen geçtiğimiz Mayıs ayında olduğu gibi, “durum artık
kontrol altında” düşüncesiyle önlemleri gevşetme yönüne gitmesi ise salgın
eğrisini yeniden tersine çevirir.
Tam karantinasız geçen günlerin
faturası
Öte yandan
%5’lik test pozitiflik oranı bile her gün yaklaşık 10.000 yeni vaka ve 100 ölüm
anlamına gelir. Ekim ayı başında, yani herkesin önlem talebinde bulunduğu dönemde
tablo zaten böyleydi.
Bu durum,
hastanelerin kilitlenmesine yol açmayacak olsa bile kesinlikle çözülmesi
gereken bir soruna işaret eder ve bunun tek yolu da tam karantinadır.
Önümüzdeki
en az üç ay boyunca yaygın aşı uygulaması da olanaklı olamayacağı ve belki de, İngiltere’de
saptanan ve bulaşıcılık özelliği daha fazla olan virüs varyantının etkisi Ocak
ayından itibaren ortaya çıkmaya başlayacağı için, tam karantina yaşamsal
önemdedir.
22 Kasım sonrasında 1,6 milyon kişi hastalandı. 2-4 haftalık tam karantinayla bunların tamamı önlenebilirdi.
*Fotoğraf Pixabay'dan
Cok guzel ozetlemissiniz hocam elinize saglik
YanıtlaSilAynen yazdığınız gibi olacak, vakalar azaldı okulları açıyoruz derlerse şaşırmam. Karantina yapmayacaklar, doğruyu savunmak bilim insanı sorumluluğu. Kaleminize sağlık hocam.Yeni yılda sağlık ve esenlikler diliyorum hocam.🙏🙏
YanıtlaSilUmarım tedbirler gevşetilmez ve 2021 sonuna doğru bu hastalıtan tamamen kurtuluruz.
YanıtlaSilHerzaman ki gibi güzel ve açıklayıcı bir yazı. Teşekkürler 👏👏
YanıtlaSil