Covid’den kurtulmak için kaç kişinin aşılanması gerekir?



Aşıların yaygın uygulanma sürecinin başlayacağı bu günlerde, salgına son vermek, virüsün yayılımını durdurmak için kaç kişinin aşılanması gerektiği konusu önem kazanıyor.

Toplumsal bağışıklık (herd immunity)

Bir hastalığın salgın olmaktan çıkması, etkeninin yayılımının durdurulabilmesi için toplumun o hastalığın etkenine karşı kazandığı bağışıklık düzeyi önemlidir.

Covid salgınının başından beri tartışıldığı gibi bu olgu toplumsal bağışıklık, sürü bağışıklığı gibi kavramlarla açıklanır.

Toplumsal bağışıklık toplumda virüse karşı bağışıklık kazanmış bireylerin oranıyla ölçülür.

Salgının sona erebilmesi için bu oranın belli bir düzeyin üzerine çıkması gerekir.

Toplumsal bağışıklık kazanmanın yolu

Bireysel ve toplumsal bağışıklık iki yolla kazanılır: Hastalığın geçirilmesi veya aşılanma. Bunların oluşturduğu bağışıklık düzeyi birbirinden farklı olabilir.

Covid için, hastalığın geçirilmesinin salgını engelleyecek düzeyde bir toplumsal bağışıklığı kısa süre içinde sağlayamayacağı açıktı. Hiçbir önlem uygulanmaksızın, kendi haline bırakıldığında bile bu süre 20 yılı buluyordu. Öte yandan salgının halk sağlığı ve ekonomiler üzerinde yarattığı tahribat toplumsal bağışıklık adına salgının kendi haline bırakılması tercihini gündemden düşürüyordu. 

Dolayısıyla Covid’e karşı toplumsal bağışıklık oluşturmanın tek etkili ve insani yolu olarak geriye aşı seçeneği kalıyordu.

Zaten bu nedenle bütün dünya Şubat ayıyla birlikte aşı araştırmalarına odaklandı.

SARS-COV-2 yayılımını engellemek için gereken toplumsal bağışıklık düzeyi nasıl hesaplanır?

Tam bu noktada çok önemli bir soru ortaya çıkar: Covid salgınını engellemek için gerekli toplumsal bağışıklık oranı nedir?

Örneğin Kızamık için bu oran %92 kadardır ve bunu sağlayabilmek için de toplumun neredeyse tamamının aşılanması gerekir.

Bir salgın etkeninin toplum içindeki yayılımını engelleyebilmek için gerekli toplumsal bağışıklık düzeyi virüsün yayılım hızıyla ilişkilidir.

Bu da R0 (temel üreme) katsayısı ile ölçülür.

R0 katsayısı, daha önceden hastalık etkeninin hiç olmadığı, yani insanların o etkene karşı tamamen duyarlı oldukları ve o hastalığa ilişkin hiçbir koruyucu önlemin söz konusu olmadığı bir topluma etkenin girmesiyle birlikte, etkenle enfekte olan bir hastanın etkeni bulaştıracağı kişi sayısıdır.

R0 katsayısı kızamık için 11-18, boğmaca ve çocuk felci için 5-7, kabakulak için 4-5, HIV için 3,6, SARS için 2-5, grip için 2-3, EBOLA için 2 olarak bulunmuştur.

SARS-COV-2 içinse DSÖ 25 Mart tarihinde 1,5-6, ortalamasını ise 3,3 olarak vermiştir. Aynı tarihlerde Fahrettin Koca ülkemiz için R0’ı 4,5-5 olarak açıklamıştır.

R0 katsayısı bize etkenin yayılımını durdurmak için gerekli toplumsal bağışıklık düzeyini hesaplama olanağı verir, şöyle:

Gerekli toplumsal bağışıklık düzeyi = 1- 1 / R0

İşte kızamık için sözünü ettiğimiz gerekli toplumsal bağışıklık düzeyi buradan çıkar: 1 – 1 / 12 = 0,92. R0 değeri büyüdükçe, yani hasta kişinin bulaştırdığı kişi sayısı arttıkça; etkenin yayılımını durdurmak için, yani toplumu o etkene karşı bağışık kılmak için gerekli toplumsal bağışıklık düzeyi de yükselir.

Covid için gerekli toplumsal bağışıklık düzeyi ise (Bakan’ın verdiği 4,5 R0 değerini aldığımızda) şöyle olur: 1 – 1 / 4,5 = %78.

Covid için gerekli %78 toplumsal bağışık düzeyi için toplumun ne kadarı aşılanmalı?

SARS-COV-2 yayılımını durdurmak için gerekli toplumsal bağışıklık düzeyi %78’dir ama bu, toplumumuzun %78’inin aşılanmasıyla %78 toplumsal bağışıklık düzeyine ulaşacağımız anlamına gelmez.

Zira Covid aşısının (ve bu bütün aşılar için geçerlidir) sağladığı bağışıklık oranı (aşının etkinliği) %100 değildir.

Bir aşıyla sağlanan toplumsal bağışıklık oranı aşının etkinlik oranı ile aşılanan nüfusun oranının çarpılmasıyla bulunur.

Ülkemizde etkinlik oranı %95 kadar olan Pfizer-BionTech ile Modena’nın mRNA aşıları kullanılacaksa %78’lik toplumsal bağışıklık oranına ulaşabilmek için toplumumuzun %82’sinin (0,78 / 0,95) aşılanması gerektiği sonucu ortaya çıkar. Yani 68 milyon kişinin. Kullanacağımız aşının etkinlik oranı %90'a düştüğünde ise aşılanması gereken nüfus 72 milyona çıkacaktır. 

bunlardan daha düşük aşılama oranları, aşının koruyuculuk süresine bağlı olarak aşılananları koruyabilecek olsa bile; en azından bölgesel, risk gruplarını etkileyen yeni salgınların ortaya çıkmasını ve hatta aşılananların da yeniden hastalanmasını engelleyemez.

Ayrıca, mevcut aşıların kazandıracağı bağışıklık süresine göre (ki bu henüz hiçbir aşı için bilinmiyor) aşılamanın belli aralıklarla tekrarlanması da gerekebilir.

Buradan da anlaşıldığı gibi aşılanmak toplumsal bir sorumluluktur, hiç kimsenin aşı yaptırmama hakkı, özgürlüğü yoktur, bu hak ve özgürlük ancak aşıya karşı özel duyarlılığı olanlara tanınabilir, vatandaşları parasız aşılamak devletin görevidir.

 

http://www.cocukenfeksiyondergisi.org/upload/documents/2020-01/2020-14-1-055-056.pdf

https://www.journalagent.com/turkhijyen/pdfs/THDBD_73_1_55_70.pdf

http://www.hisam.hacettepe.edu.tr/chbhastalik/sunum/LeventAkin.pdf

 

Yorumlar

  1. Hocam herdakika karşımıza çıkan,bir türlü anlaysmadığım konuları baya anlaşılır biçimde anlatmışsınız. Aşının milliyetçiliği olmaz,bilim tüm insanların ortak mirasıdır.Patentinide her ülke almalı. Ben olucam mutlaka.Aşı karşıtlarıda palazlandı bu sıralar.Size saygılarımı gönderiyorum.

    YanıtlaSil
  2. Yine herzanan ki mükemmel ve açıklayıcı bir yazı. Ellerinize sağlık hocam👍👏👏

    YanıtlaSil
  3. Emeğinize sağlık ilker hocam

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

SALGIN