AKP Hıfzıssıhha kurumunu kapatmamış olsaydı,
şimdi aşı için Almanya'nın, Çin'in peşinde dolaşıyor olmazdık
3 Ekim'de Sağlık Bakanı Koçak Farma’nın Çerkezköy üretim tesislerinden Erdoğan’la canlı bağlantı kurarak aylardır üzerinde çalışılan Covid-19 aşısının hayvan deneyleri aşamasının tamamlandığı müjdesini verdi.
Yandaşlar izleyen birkaç gün ülkeyi bu haberle çalkaladı. Yerli ve milli aşımız geliyor, bunu da AKP başarıyor, Türkiye çağ atlıyordu.
Unutulan, unutturulmak istenen ise bir zamanlar ülkemizde aşı üreten bir merkezin bulunduğuydu. Bu merkezin unutturulmak istenmesinin önemli nedeni ise Cumhuriyet'i simgeleyen kurumlardan birisi olmasıydı.
Bir dönem Türkiye’de aşı üreten Hıfzıssıhha
Müessesesi vardı
Hıfzıssıhha Müessesesi
27 Mayıs 1928’de kuruldu. Cumhuriyet'in en önemli kurumlarındandı. İlk Sağlık Bakanı Refik Saydam’ın 1942’de
ölümünden sonra özel bir kanunla O’nun adını aldı: Refik Saydam Hıfzıssıhha Müessesesi.
1983 yılında da ismi Refik Saydam Merkez Hıfzıssıhha Başkanlığı olarak
değiştirildi.
İçinde aşı
üretiminin yapıldığı bir Enstitü ile bir de Halk Sağlığı Okulu vardı. Osmanlı
döneminde kurulmuş olan İstanbul Aşıhanesi de 1934 yılında Müessese’nin
bünyesine alınmıştı.
Müessese halk sağlığı alanında merkezi araştırma-geliştirme kurumu olarak
düşünülmüştü. Aşı üretecek, referans laboratuvarlara sahip olacak, bulaşıcı
hastalık mücadelesine katılacak, halk sağlığı alanında teknisyen ve bilim
insanı yetiştirecekti.
Bu görevlerini uzun süre başarıyla yerine getirdi.
Hıfzıssıhha Müessesesi 1931’de ilk
aşıyı üretti
Müessese, 1931’de
verem (ağızdan), difteri, boğmaca ve tetanos aşıları, 1932’de serum, 1933’de
kuduz aşısı, 1937’de kuduz serumu, 1942’de tifüs aşısı ile akrep serumu,
1948’de boğmaca aşısı, 1950’de influenza aşısı, 1956’da daha modern metotlarla
tetanos aşısı, 1983’de kuru verem aşısı üretmeye başladı.
Üretim
kapasitesi Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşıladığı gibi, bazı aşıların ihracatı
da mümkün oldu. 1940 yılında, kolera salgını yaşayan Çin’e aşı gönderildi.
Müessese bünyesinde
1935’de Farmakoloji Şubesi, 1936’da Hıfzıssıhha Okulu, 1947’de Biyolojik
Kontrol Laboratuvarı, 1950’de İnfluenza Laboratuvarı, 1954’de İlaç Kontrol
Şubesi, 1966’da Kolera Referans Laboratuvarı, 1984’de Zehir Danışma Merkezi,
1987’de AIDS Araştırma Merkezi açıldı.
1980 12 Eylül darbesi her şeyi
değiştirdi
Sola, işçi sınıfına, sosyalistlere karşı gerçekleştirilen ve ekonominin
sermaye sınıfının çıkarlarıyla (adına "ihracata yönelik kalkınma" denilen iktisadi doktrin) uyumlu şekilde yeniden yapılandırılmasını hedefleyen 12 Eylül darbesi ilk önce, böyle bir okula gerek olmadığı ve Okul’daki uzmanların çoğunun solcu
olduğu gerekçeleriyle Hıfzıssıhha Okulu’nu kapattı: 1983.
Sonra, Darbe’nin
ekonomi politiğiyle uyumlu şekilde, 1996-1997’de aşı üretimi durduruldu. Bunun
için kullanılan gerekçe ise kurumun aşı teknolojisinde çağa ayak uyduramaması oldu.
O tarihten
sonra Türkiye’nin aşıdaki kapasitesi ithal edilen etken maddelerin paketlenmesi seviyesine indi. Aşı alanında hiçbir yatırım
yapılmadığı için, “çağa ayak uydurmak” gerçekten olanaksız hale geldi.
1999’da Hıfzıssıhha aşı
üretim tesisleri, 2004’te de Manisa’daki Tavuk Hastalıkları ve Aşı Üretimi
Enstitüsü kapatıldı. Türkiye insan ve hayvan aşıları bakımından ithalata mahkum edildi. Devlet sağlık alanından çekildi. O dönemde bu işi üstlenebilecek kapasitede yerli sermaye birikimi de yoktu. Böylece yabancı tekeller, nüfusu nedeniyle dünyanın en büyük piyasalarından birisi olan Türkiye'yi ele geçirdiler.
En
nihayetinde de 2 Kasım 2011 tarihli bir KHK ile AKP Refik Saydam Merkez Hıfzıssıhha
Başkanlığı'nı tamamen kapattı.
Şimdi AKP neden “yerli ve milli” aşı
diyor?
Aşı çok
stratejik bir ürün olsa da, 1980 darbesiyle açılan yeni dönemde üretimi ve bu alandaki araştırma geliştirme faaliyetleri piyasaya ve tekellerin hakimiyetine
bırakıldı. AKP 12 Eylül'le başlayan bu süreci nihayete erdirdi.
Şimdi, şu dört faktörün AKP’nin “yerli ve milli aşı”yı gündem yapmasında etkili olduğu söylenebilir:
1- Sağlık harcamalarının maliyetinin giderek yükselmesi ve yurt dışından yapılan ithalatın maliyeti daha da artırması,
2- 1980 sonrasında devletten aldığı sınırsız teşviklerle semiren Türkiye burjuvazisinin sağlık, ilaç, aşı alanından da para kazanmaya yönelik talepleri,
3- son salgının bir kez daha gözler önüne serdiği üzere, sağlıktaki stratejik ürünlere olan gereksinimin, yurt dışından yapılacak ithalatı bekleyemeyecek derecede aciliyet sergileyebilmesi,
4- yeni bir rejim kurma iddiasındaki AKP’nin, her alanda olduğu gibi, bu alanda
da “çağ atlama, dönem açma” hikayesine olan ihtiyacı.
Bir zamanlar kamunun elinde olan aşı üretimine şimdi yerli özel şirketler el atmış durumda. Koçak Farma bunlardan birisi. AKP'nin desteklediği bu süreçte başarabilirlerse aşıyı üretecekler, devlete satacaklar ve para kazanacaklar.
AKP'nin "yerli ve milli"sinde devlet yoktur. Bu yapıda devletin görevi yalnızca özel sektörün önünü açmaktır. "Yerli ve milli" denilen şey, yerli burjuvaziyi ve onun çıkarlarını tanımlar. Sözü edilen "yerli"nin ne derecede yerli olduğu da çok tartışmalıdır. Zira "yerli"nin yaptığı esas iş yabancı menşeli tıbbi ürünlerin kopyalanması ve/veya paketlenmesidir. Bu kez covid aşısıyla orijinal bir ürün elde etmeyi hedefliyorlar.
Oysa aşının toplumsal ihtiyacımızı en ucuz şekilde ve tam zamanında karşılayabilmesi için devlet tarafından üretilmesi gerekir.
https://twitter.com/drfahrettinkoca?ref_src=twsrc%5Egoogle%7Ctwcamp%5Eserp%7Ctwgr%5Eauthor
https://asi.saglik.gov.tr/genel-bilgiler/33-asinin-tarihcesi
https://www.ttb.org.tr/eweb/asi_brosur/tarih.htm
https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/11/20111102M1.htm
https://www.belgelik.dr.tr/toplumhekim/kayit_goster.php?Id=JRpRNqRAK8n
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/354361
Hocam içim acıya acıya kızgınlıkla, ülkem adına üzülerek okudum.insanlar bilmiyor. Ne değerli kurumlarımız varmış.Genç nesil hiç bilmiyor.hata bizde sahip çıkamamış kapatmışlar.Makalenizle bilgilendim. Saygılar, kolay gelsin.
YanıtlaSil👏👏👏👏👏
YanıtlaSil👏👏👏👏👏👏👏👏👏
YanıtlaSil👏👏👏👏
YanıtlaSilSayın hocam ülkemiz çok ileri düzeydeydi aşı konusunda, şu durum tam anlamıyla bir trajedi. Kurumlarımıza sahip çıkamamışız. Neye yarar muhalefet partileri, sendikalar, dernekler ve ttb. Ağacın dalları birer birer kurudu. Ne berbat zamanlar. Kurtuluş olmalı, değişmeli.
YanıtlaSilHürmetler, yeni yılda da size sağlık diliyorum. Mehmet K.🙏👌